Portekizli yazar Jose Saramago’nun kitaplarının satışı iki milyonu geçmiş ve 25 dile çevrilmiştir. Eserlerinde ülkesinin tarihini, mitleri ve gerçeküstü imgelemleri kullanmıştır. Birçok ödül almıştır. Aynı zamanda 1998 yılında Nobel Edabiyat Ödülü almıştır. Bu yazıda, Körlük kitabının incelemesini hazırladım. Dikkat! Spoiler içerir.
Körlük Kitabının İncelemesi Yayında
Körlük kitabının incelemesini bu satırlarda okurken kitabın kendisini okumuş kadar olamayacaksınız. Çünkü bu kitap satırları tek tek hissedilerek okunması gereken bir eser. Günümüz dünyasına atıfta bulunuyor aslında. Aynı zamanda insanın iç dünyasını sorgulatarak düşündürüyor.
Kitap bir adamın araba kullanırken kırmızı ışıkta kör olmasıyla başlıyor. Bu körlük normal körlük değil. Normal bir kör etrafı simsiyah görürken bu adam bembeyaz görüyor. Eve geliyor durumu karısına anlatıyor. Sonra doktora gidiyorlar. Doktor bunun çözümünü bulamıyor. Günlerce kitapları okuyup bu hastalığın çözümüne dair bir ipucu arıyor. Bir gün kitapları karıştırırken o da kör oluyor. Doktorun karısı onu o halde bulunca şaşırıyor.
Aradan günler geçiyor ve beyaz körlük birçok kişiye yayılıyor. Garip bir şekilde doktorun karısı kör olmuyor. Hükümet körlüğün salgın haline geldiğini anlayınca bu hastalığa yakalanan insanları bir binada toplama kararı alıyor.
Önce küçük bir grup halinde binaya yerleşiyorlar. Bu sırada doktorun karısı kör olmadığı halde kocasını yalnız bırakmak istemediği için kör numarası yapıp onlarla birlikte o binaya gidiyor. İçeriye girdiklerinde kendilerine bir koğuş bulup yerleşiyorlar. Kendi aralarında kaynaşıp sorunu anlamlandırmaya çalışıyorlar. Bu sırada doktorun karısı kör olmadığını kimseye açıklamama kararı alıyor. Doktorun karısının yardımlarıyla binayı tanımaya çalışıyorlar. Bina eski ve tuvaletleri, suyu bile temiz değil. Doktorun karısı burada nasıl yaşayacaklarını düşünüp hüzünleniyor.
Günler geçtikçe koğuşlar dolmaya başlıyor. İşte sorunlar bu şekilde daha çok artıyor. İnsanların kötü yönlerinin ortaya çıkmasını kör olmak engellemiyor. İçlerinden bir grup kör, diğerlerinin eşyalarını ve yemeklerini çalıyor. Diğer bir grup kör ise kadınları zorla kullanıyor. İnsanın bütün pis yönlerinin, vahşetin, ahlaksızlığın, açlığın en uç noktalarını o binada yaşıyorlar.
Bir gün kapıya bırakılan yemeklerin arkası kesiliyor. Doktorun karısı merak edip dışarı baktığında binanın dışındaki nöbetçilerin de gittiğini görüyor. O anda yaşayan herkesin kör olduğunu anlıyorlar. Hep birlikte o binadan çıkıyorlar. Doktor ve doktorun karısıyla birlikte binaya ilk gelen körlerden olan birkaç kişi onlarla birlikte hareket etmeye karar veriyor. Böylece dışarıdaki yaşamları başlıyor.
Körlük Bitiyor mu?
Hep birlikte doktorun evine gidiyorlar. Gruplar halinde dışarı çıkıp daha önce diğer körler tarafından istila edilmiş marketlerden yiyecek bulmaya çalışıyorlar. Günler bu şekilde geçerken ilk kör olan adam bir anda görüyorum diye bağırıyor. Hepsi sırayla görmeye başlıyor.
Dışarıdan gelen haykırışlar, kahkalar arasında kitap bitiyor. Kitaptan doktorun bir cümlesini aktarıyorum size: “Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük, gördüğü halde görmeyen körler.”
0 Yorumlar